02/09/2022

Ziya Gökalp‘in Sosyolojiye Katkıları Ve Toplumla İlgili Düşünceleri Slayt Gösterisi

ile admin

Türk Yazar Ziya GÖKALP’in Sosyolojiye katkıları ve toplumla ilgili düşüncelerinin yer aldığı slayt gösterisini sizlerle paylaşıyoruz. Aşağıda slayt gösterisinde yer alan metinlerin tamamı da paylaşılmıştır.

Ziya Gökalp 1876-1924 yılları arasında yaşamış, sosyolojik fikirleri Osmanlı Devleti’nin son dönemleri, yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması ile ilgili sorunlar çerçevesinde oluşmuştur.

Bu geçiş döneminde mevcut sorunlara çözüm bulabilmek arayışların bazı akımlara yol açtığı bilinmektedir. Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük sorunlara çözüm arayışlarının tartışıldığı akımlar olarak taraftar toplamaktadır. Bu akımlar çerçevesinde yürütülen tartışmalar yanında yer almakta birlikte Ziya Gökalp toplumu ve geçirdiği hızlı değişmeyi açıklama çabasındadır.

Türk toplumu bir yol ayırımındadır. Dahil olduğu Doğu Uy garlık çevresinden ayrılıp, Batı Uygarlık çevresine katılma sorunu ile karşı karşıyadır. Gerçi Ziya Gökalp’ e göre tarihimizdeki sosyal değişmelerin muhtelif aşamalarında benzeri durumlarla karşılaşılmıştır. Ama yine de bir yanda yıkılmakta olan Osmanlı Devleti, diğer yanda temelleri atılmakta olan genç Türk Devleti; Türk toplumunun gelişme doğrultusunun, geçirdiği aşamaların ve kimliğinin, bu noktada, yeniden açıklanmasını ve tanımlanmasını gerektirmektedir.

Ziya Gökalp’in bu yoldaki çabalarına toplumların ve toplum olaylarının açıklanması yolunda yeni bir bilim ışık tutacaktır: Sosyoloji. Ziya Gökalp’in mevcut sosyoloji sistemleri içinde Durkheim sosyolojisinden yararlanma yolunun seçtiğini görüyoruz. Kendi ifadesine göre sosyolojisi “Durkheim’ı n ilmî usulü ve ilmî mektebine” göre oluşmuş ve araştırma sahası olarak “Türk, İslam ve Osmanlı medeniyetlerini” ele almıştır. Başka bir ifadesi ile sosyolojisi içtimaiyat usullerinin tatbiki ile millî medeniyet i n tarihini incelemektedir. Sosyolojisini gerek Türk tarihine uygulaması, gerekse kavramlaştırmada türkçe veya türkçeleşmiş kelimelerin kullanılması sosyolojiyi millî bir ilim yapmıştır.

Ziya Gökalp Durkheim sosyolojisinden yararlanarak islamiyetten önceki Türk tarihinin zamanca ve mekânca geçirdiği toplum teşkilatlanma farklılıklarını göstermek isteyecektir. Çalışmaları bu konudaki gayretlerinin uygulandığı alanları bize göstermektedir.

1. Genel Olarak Sosyoloji

Ziya Gökalp’in sosyolojiyi genel olarak tanımlamasına , sosyolojiye ayırdığı alana ve kullandığı kavrama bakacak olursak şunları görmekteyiz : Ziya Gökalp ilk elde sosyolojiyi “kavimlerin medeniyetlerinden bahseden bir ilim ” (2) olarak tanıtmaktadır.

Bu konudaki görüşlerini temellendirmesine bakacak olursak; ona göre, “insanla ilgili hadiseler iki kısımdır: Şuurlu hadiseler, şuursuz hadiseler. Şuursuz hadiselerden hayatiyat ilmi bahseder. Şuurlu (Ruhi) hadiselere gelince bunlar bir takım duyuş, idrak ve hareket tarzları olarak ikiye ayrılırlar:

-Ferdiyyen ruhi hadiseler

-İçtimaiyyen ruhi hadiseler

İçtimaiyyen ruhi hadiseler bireylere mensup oldukları zümrelerce telkin olunan idrak ve hareket tarzladır ki bu hadiselerden bahseden ilme ‘içtimaiyat’ adı verilir. “

Ziya Gökalp’in toplum olaylarının diğer olaylardan farklı yanlarını göstererek sosyoloji bilimine ait bir alan ayırması, ilk elde bir bilimin var olabilmesi için kendisine konu olarak alabileceği bir gerçekliğin (şe’niyet) var olması şeklindeki görüşüne dayanmaktadır. Maddî, hayatî ve ruhî gerçeklikle r mevcut olduğu içindir ki maddiyat, hayatiyat ve ruhiyat ilimleri teşekkül edebilmiştir. Bu anlayış içinde “kavim ondan bahseden içtimaiyat ilminin konusudur.”

Ziya Gökalp toplum olaylarını insanla ilgili ve içtimaiyyen ruhi hadiseler olarak görmekle birlikte sosyolojinin alanı ve konusunu kavim ve medeniyetler olarak kabul etmektedir. Sosyolojisini bu yolda temellendirirken Ziya Gökalp’in bazı kavramlara başvurduğu görülür. Bu kavramlar birbirleri ile yakın ilişkili olmalarına rağmen farklı -olayların temellendirilmesinde kullanılacaklardır.

2. Millî Sosyoloji

Ziya Gökalp’in sosyolojiyle ilgili görüşlerinden, Türk toplu ­ mu ile ilgili belli başlı araştırma konularını tesbit ederken, Türk sosyologlarından beklediği görevler de göz önüne alındığı zaman, millî sosyoloji çerçevesinde yürütülecek çalışmalar; bu sosyolojinin konusu, amacı, yöntemi konusundaki görüşleriyle daha belirgin hale gelmektedir.

Ziya Gökalp’ e göre “Türk içtimaiyatçıları, bir taraftan Türklüğün, içtima î tekâmülün hangi seviyesinde bulunduğunu, hangi medeniyet dairelerine mensup olduğunu, bu medeniyetlerle Türk harsı arasında ne gibi farklar bulunduğunu aramalıdır.

Diğer taraftan da milletlerin intizam ve terakkisi, ne gibi içtima î kanunlara tâbi olduğunu tetkik ederek millî hayatımıza sekte veren marazî amillerin bu kanunlar dairesinde tedavisine çalışmalı, millî tekamülümüz e selim bir istikamet vermeye uğ­raşmalıdır. “

Türk sosyologlarının bu ikili görevi yerine getirebilmeleri “içtima î hayatın bizim keyif ve hevesimize tâbi olmayan, harici, müstakil bir gerçeklik” olmasından ve bu nedenle bu alanda da “nazım ve muayyeniyet umdesinin hakim olmasına ”  bağlı görünmektedir.

Ziya Gökalp’ e göre “toplumlar bir takım türlere , türle r de bir takım cinslere ayrılmaktadır. ” Böylelikle farklı türdeki müesseseler başka toplum müesseseleri ile uyuşmayıp kendilerine özgü olarak kalabilirken, bir tür e dahil olan toplumlarda ortak müesseseler yer almaktadır.

Aynı tür içindeki toplumlar arası müessese alışverişi yararlı, farklı toplum türleri arasındaki müesses e alışverişi zararlı olduğu için toplum türlerine bağlı sınıflamalar önem kazanmaktadır.

Ziya Gökalp’in toplum sınıflamaları konusunda çeşitli faktörlerden yola çıkarak-dinî, siyasî ve örfî faktörlerin etkisinde yaklaşık sınıflamalarda bulunduğunu biliyoruz. Bu sınıflamalarda toplumların temelde ikiye ayrıldıkları görüşü değişmemektedir. Daha çok mekanik ve organik dayanışma açısından temellenen bu ayırıma göre toplumlar:

-İptidaî Toplumlar Milletler olmak üzere ikiye ayrılırlar.

Mekanik dayanışmanın sonucu olan ve kıt’avî olarak parçalı bir örgütlenme içinde bulunan iptidaî toplumlar Ziya Gökalp’ e göre:

a.Tahallüf etmemiş semiyevi cemiyetler (Farklılaşmamış klanlar)

b.Tahallüf etmiş semiyevi cemiyetler (Farklılaşmış klanlar)

c.Aşiri-Tribal cemiyetler

d.İnhilale uğramış iptidai cemiyetler (Çöküntüye uğramış iptidailer) olmak üzere dört grupa ayrılırlar.

Organik dayanışmanın yol açtığı ve organize (mutaazi) bir örgütlenme içinde bulunan toplumlar konusunda Ziya Gökalp beşli bir ayırım teklif eder:

a.Zeami-Fedal milletler (köy-nıalikâne ) köy esasına dayalı

b.Câmiavi (Communal) cemiyetler (Şehir-köy) şehir esasına dayalı

c.Medine-Cite’ler (Klan ve feodal izler) geçiş toplumu

d.Muzâaf cemiyetler (Şehir câmiavi, köy feodal) geçiş toplumu

e.Heyeti ‘Corporatif cemiyetler (millî paytaht) başşehir uygarlığı

Ziya Gökalp’in bu toplum sınıflaması oldukça mekanik geçiş ve açıklamaları içermekle birlikte içtima î enmüzeç adını verdiği toplum tipleri olarak klan, köy, şehir medeniyetleri ile birlikte bir de payitaht medeniyeti tipi ayırarak geçerli bazı toplum sınıflama ölçütleri kullandığını görmekteyiz.

Toplum sınıflamaları ile ilgili son olarak söylenebilecek şey “Türk milletinin câmiavi toplumlar türüne dahil olduğu ve gelecekte heyeti toplumlar arasına girmeye namzet bulunduğu şeklindeki yargısıdır.

SLAYTI AŞAĞIDAN İNDİREBİLİRSİNİZ…